Müdavimlik
Berduş Meyhane, eğlence hayatı İzmir de müdavimleri akla getiren tek yer. Hiçbir içki kültüründe meyhanenin müdavimi olmak diye bir kavram yoktur. Rakı içen, prosedürü bilen ve ona uyan kişi sürekli yer değiştirmek istemez. Giderken aynı garsonu, aynı meyhane sahibini ve mümkünse aynı masayı görmek ister. Bu gizli bir ritüeldir. Çoğu müdavim rakı sofralarının haklarını bilir; çünkü rakı ve meyle ile olan ilişkileri özeldir.
Eğlence hayatı, İzmir ‘de tavernaların gizli duvarları var. Anlatılması en zor hikayeler rakı sofralarına dökülür. Bazen en yakın arkadaşa, aynı yolun yolcusuna ya da gönüldeki en özel kişiye ulaşır. Hal böyle olunca da orada ne hatıralar ne de sırlar çözülür ve “rakı sofrasında konuşulanlar rakı sofrasında kalır”. Bu itibarla hiçbir yeme-içme mekanında böyle bir bağlantı yoktur. Eğlence hayatı İzmir ‘de arka planda duyulan alçak müzikle akla gelen meyhanenin duvarlarının sessiz ortaklığına emanet. Bu anlamda meyhane işletmecileri terapistler gibidir. İşini iyi yapıyorsa, müdavim müşterisini iyi tanıyorsa bu artık müşteri-işletmeci ilişkisi değildir. Günümüzde bu tür meyhaneler birçok değişim ve dönüşüm sürecinde olduğu gibi metamorfozdan nasibini almış olsa da hala o eski alışkanlıkları birer miras olarak benimseyen mekanlar var. Oradaki müdavimler diğer birçok yerden farklıdır. Sanki eve gidiyormuş gibi, bir arkadaşını görmeye gider gibi rakı içmeye gider. Rahat ve güvenlidir. Ödeyeceği faturayı, gelip gidenleri – kimlerin onu rahatsız edebileceğini düşünmez. Eğlence hayatı İzmir ‘ de bu mekanlarda yüksek sesle bağıran, saygıyı ve içme adabına aldırış etmeyen, para almak için masalara gelip aklını başından almaktan başka bir şey vaat etmeyen müzisyenler ağırlanmaz.
Türk edebiyatı ve sanatında özellikle 70'li yıllarda meyhanede buluşmak, orada üretmek, birbirini beslemek gibi alışkanlıklar vardı. Cemal Süreyya ve Turgut Uyar bir masada, Edip Cansever ve Tomris Uyar diğer masada, Hayalet Oğuz ve Can Yücel bir masada oturuyordu, bazen bu ekip bir araya gelirdi ama normal meyhanelere giderlerdi. Günleri önceden planlamaları gerekmiyordu. Meyhanenin kapısından girdiklerinde kimin hangi masada bira içtiğini biliyorlardı. O masalarda açılan sohbetler, ömür boyu süren romanlara ve hikâyelere sızmıştır. Bu yüzden sıradan meyhanelerin hikayesi başlı başına bir külliyattır. Meyhane denilince rakı, mezeler ve atmosfer düşünülse de müdavimleri de farklı bir açıdan bakanlar için farklı bir anlam ifade ediyor. Burayı ölümsüz yapan da bu.